TRABZON ÜNİVERSİTESİ

Üniversitemizde Engelli Bireyler İçin Eğitim Semineri

Üniversitemiz Fatih Eğitim Fakültesi Özel Eğitim Bölümü ve Engelli Öğrenci Birimi Koordinatörlüğü ile Down Sendromu Derneğince 3 Aralık Dünya Engelliler Günü münasebetiyle ailelerin de katıldığı seminer içerikli bir program düzenlendi. Programda konuşan aileler, engelliliğin hastalık olmadığını dile getirdi.

Trabzon Down Sendromu Derneği ile Üniversitemiz Özel Eğitim Bölümü  ve Engelli Öğrenci Birimi Koordinatörlüğü işbirliğinde düzenlenen etkinlikte özel çocukların topluma kazandırılması konusu masaya yatırıldı. “Ailelerin Perspektifinden Down Sendromlu Bireylerin Eğitimleri” konulu seminerde bu kez aileler özel eğitimcilere seslendi. Down Sendromu Dernek Başkanı Ensar Öztürk ile Başkan Yardımcıları Hakan Bahçekapılı ve Nur Bahçekapılı Mahmut Goloğlu Kültür Merkezinde ailelerle buluşurken programdan önce merkezin girişindeki sergi salonunda açılan aynı temalı sergi ise büyük beğeni topladı.

ÇİMER AKADEMİSYENLERİ ALKIŞLATTI

Programın açılış konuşmasını yapan Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Atilla Çimer, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü’nün hafta sonuna denk gelmesi nedeniyle bu kapsamdaki etkinlikleri hafta içine aldıklarını belirtti. Üniversitenin kuruluşundan sonra ilk atılımlarının engelli öğrenci koordinatörlüğünün kurulmasını sağlamak olduğunu belirten Çimer, “Engelli öğrencilerimiz için uygun şartları oluşturmada en büyük desteğimiz Fatih Eğitim Fakültemiz bünyesindeki Özel Eğitim Bölümü akademisyenlerimizle öğrencilerimiz oldu. Bu branştaki kurumsallaşma, Milli Eğitim bünyesinde ve üniversitelerde son 50 yılda gerçekleşti. 33. Özel Eğitim Kongresi bize gösterdi ki, ülkemizde bu yöndeki çalışmalar yaygınlaşıyor. Trabzon Üniversitesi olarak biz de bu alana önemli katkılar veriyor ve özel eğitimin güçlenmesi için ulusal anlamda önemli projeler üretiyoruz. Özel Eğitim Bölümü öğretim görevlilerimiz bu anlamda alkışı hak ediyorlar” dedi. Bütün salon özel eğitim bölümü akademisyenlerini alkışlarken, engelli insanları anlamaya, yetiştirmeye ve topluma kazandırmaya yönelik hazırlanan eserlerden oluşmuş ‘özel sergi’yi gezerek eserleri tek tek inceleyen Çimer, sergiyi çok beğendiğini dile getirdi. Çimer şunları söyledi:

ENGELLERİNİ BİRLİKTE KALDIRALIM

“Öğrencilerimizin açtığı sergide yer alan afişleri çok manidar buldum. Engelli bireylerimizin tanınması ve bu konudaki farkındalığın geliştirilmesi ile ilgili afişler hepimize yol gösterecek.Hepimizin çevresinde engelli bireyler var. Toplumun bütün bireylerinin eşit fırsat ve haklara sahip olduğu bir yaşam ortamı istiyoruz. Onları dışlamadan, ötelemeden, farklılaştırmadan topluma kazandırmalıyız. Genetikten kaynaklı bazı farklılıklardan dolayı onları engelliymiş gibi görüyoruz;bir hastalık gibi davranıyoruz. Bunlar yanlış. Bütün bireylerin önünü nasıl açıyorsak yaşam standartlarına, çalışma koşullarını sağlıyorsak aynı kolaylaştırıcılığın tüm engelli bireyler için de sağlanmasını istiyoruz. Yeter ki onlara zihinsel, ekonomik, ahlaki ve hukuksal yönlerden engel olmayalım.Engelli insanların önünü açalım.Beceri ve kapasitelerine uygun şekilde kendilerini gerçekleştirebilmelerini sağlayalım. Engelli çocuklarımızı evlere, odalara kapatmaya, yoksaymaya hakkımız yok. Bu bir toplumsal gerçeklik. Bununla yüzleşmek, farkında olmak ve bu kişileri hayata dahil etmek durumundayız. Öğretmen adayı arkadaşlarımız yarın göreve başladıklarında ilkokuldan lise sınıflarına kadar hem aileleri, hem öğrencileri, hem de toplumu aydınlatıp bilinçlendirme konusunda önemli bir misyona sahipler. Bu misyon aynı zamanda onlara önemli bir mesuliyet yüklüyor.”

NORMAL EĞİTİM ONLARIN DA HAKKI

23 yaşında down sendromlu bir oğulları olan Hakan ve Nur Bahçekapılı çifti ise sunumlarında ve soru-cevap bölümünde şu görüşlere yer verdi: “Down sendromlu insanların topluma kazandırılması için gerekli yolları bilmek çok önemli. Zekalarının bir sınırı yok. Eğitildikleri sürece her şeyi alabiliyorlar. Çocuğumuz doğduğunda tedirgin olduk, ne yapacağımızı bilemiyorduk. Daha sonra özel eğitimler olduğunu öğrendik. Özel eğitimi bir yerde kestik, çünkü orada bazı formasyon kısıtlı veriliyordu. Çocuğumuz fazlasını istemeye başladı, Normal anasınıfına devam etti, iki yıl anasıfına gitti. Öğretmeni çok ilgiliydi. Bize büyük katkı verdi. İlkokula devam etmesini istemiştik ama bazı velilerin bakış açısı nedeniyle devam edemedi. Gönülden onu sınıfta istemeyen bir öğretmen, veli grubu ve öğrenciler olunca özel eğitime devam etmek zorunda kaldı. Şampiyonluklar kazandı. Atletizm ve gülle atmada birincilikler aldı. Üniversiteye devam etmeleri zor olabilir; folklor, spor, üretim yapabiliyorlar.  Şu anda çocuğumuz kursiyer olarak tiyatro ve dans etkinlikleri yapıyor, süs eşyası hazırlıyor. Bazı anneler ‘Nasıl başardınız’ denince ‘Çanta gibi yanımızda taşıdık’ diyorlar. Biz birçok şeyi çocuğumuzla birlikte öğrenip gelişimi için gayret gösterince kapasitesi ortaya çıktı. Kapasitesi olan özel çocukların eğitimlerinin normal sınıflarda devam ettirilmesini istiyoruz. Down sendromlu çocuklar diğer insanlarla ne kadar iletişime girerse o kadar güçleniyor, gelişiyor ve sosyal hayata karışabiliyorlar. Bundan sonra gelecek olan eğitimci neslin ne yönde çalışma yapabileceğini bilmesi lazım. Liseyi bitirip evde oturan çocukları devlet ailelerle birlikte takibe almalı. Okulda bir şekilde eğitip yetiştiriyoruz. Okuldan sonra ne oluyor, asıl buna eğilmek lazım. Evde kalan çocuk geriliyor. Konuşması, iletişimi azalıyor, tavır, davranış ve özgüveni geri gidiyor.Down sendromlu insanlar için bir yaşam bölgesi hazırlanması hem aileler, hem toplum, hem de down sendromlu insanlar için çok tutarlı olacaktır.”

AİLELER OLARAK ‘ARTI 1’ YAŞIYORUZ

30 yaşında down sendromlu bir çocuğu olduğunu belirten Dernek Başkanı Ensar Öztürk ise şunları kaydetti: Böyle örnek bir organizasyona bizi davet eden üniversitemize teşekkür ederiz. Milli Eğitim bünyesinde Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü birimi var;burada kurslar hazırlanıyor. Son 3 ayda 5 kez ziyaret ettim,müfredatı hazırlarken down sendromlu çocukları tanıyan kimse var mı dedim, yok dediler. Genelge yazıyorlar, buraya gönderiyorlar. Halk Eğitim Müdürlüğü vasıtasıyla bize ulaştırıyorlar, sonra folklor kursu açılıyor. Ama sonra bizim çocuklarımıza bu kursların uymadığı belirtiliyor. Down sendromlu çocukları tanımıyorlar. Hafif zihinsel engelliler kurs programı diye hazırlanan müfredat içerisinde normal ve üst düzeyde zihinsel sorunları olan çocuklar yararlanamıyor. Down sendromu genetik bir farklılıktır. Hastalık değildir. Biz aileler olarak artı 1 yaşıyoruz. Bizim vücudumuzda 46 kromozom varken down sendromlu bireylerde 47 kromozom oluyor. Kalpte bir duyarlılık olmazsa hiçbir mesleğin sahada karşılığı olmuyor.”

Özel Eğitim Bölümünden Dr. Öğr. Üyesi Mehtap Kot’un danışmanlığında Temel Eğitim Bölümü Sınıf Öğretmenliği programı öğrencilerinin hazırladığı afiş sergisi ziyaretçilerden büyük takdir ve beğeni topladı. Etkinliğin tertip komitesinde yer alan Özel Eğitim Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Burcu Aktaş yaptığı kapanış konuşmasında özel eğitime muhtaç gençlerin yetiştirilmesinde birey-aile-akademi işbirliğinin önemine işaret ederken son bölümde ailelere şükran belgeleri takdim edildi. Toplu fotoğraf çekimi ile program tamamlandı.

İlgili Resimler


Menüyü Kapat